Ali hep ovaya çalışmaya gittiğinde görürdü onu. Öyle güzeldi ki bakmaktan alıkoyamazdı kendini..Bir yandan işini yapar bir yandan da sessizce ovanın ortasında açan çiçeği izlerdi...
Acem kızı ara sıra başını kaldırır ve Ali'nin gözlerinin içine bakardı...Dudaklarında anlık bir gülümseme olur , sonra başını öne eğerdi...Bu bakış bu gülümseme Ali için dünyaya bedeldi..Geceler boyu Ali acem kızı'nı göreceği sabahları bekler ve heyecandan uyuyamazdı..
Bir gün tüm cesaretini topladı artık onunla konuşmalıydı...Uygun zamanı bekledi ve onu yalnız kaldığı bir an yakaladı ve dur acem kızı korkma dedi..Seni her gün izliyorum. Gel benim sevdiğim ol...Acem kızı'nın gözlerinden bir damla yaş aktı ve koşarak uzaklaştı Ali'nin yanından...Ali anlam verememişti bu gözyaşlarına...
O günden sonra acem kızı hiç gelmedi...Ali korktu ona bir şey mi oldu diye...Ama çok zaman sonra öğrendi ki sevdiği kız başka bir köye ve üstelik yaşlı bir adama başlık parası için gelin verilmişti...Artık tadı yoktu yaşamanın...Ali günlerce ovada dolaştı ve bu türkü döküldü dudaklarından her soluğunda acem kızı diye haykırdı...
Acem kızı bu türküyü duydu mu ya da Ali'nin bu türküyü kendisine yazdığını biliyor mu bilinmez ama bizler yıllardır söyler ve yaşarız bu yarım kalan sevdayı.....
ACEM
KIZI
Çırpınıp da Şan ovaya çıkınca ,
Eğlen Şan ovada kal acem kızı.
Uğrun , uğrun kaş altından bakınca ,
Can telef ediyor gül acem kızı.
Eğlen Şan ovada kal acem kızı.
Uğrun , uğrun kaş altından bakınca ,
Can telef ediyor gül acem kızı.
Yumdukça gözünden döker mercanı.
Burnu fındık ağzı kahve fincanı ,
Şeker mi şerbet mi bal acem kızı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder